Saymaya başladığımız ilk günden beri matematik konusunda büyük bir hızla ilerledik değil mi? Hatta o kadar hızlı ilerledik ki, çocuklarımızın büyük çoğunluğunun en korktuğu ders matematik oldu. Neden acaba dediğimizde, çoğunlukla hatayı onlarda bulsak da, bence hatanın büyük kısmı matematik sayesinde eğlenebileceklerini onlara farkettirmemiş olmamızla bizde. Çünkü çocuklar eğlenmeyi çok severler ve haliyle eğlenmedikleri bir şey onları sıkar ve uzaklaştırır.
Matematik alemi aslında göstermeyi bilirsek, inanılmaz şaşırtıcı şeylerle doludur. Yaratılan her şeyin içine saklanmış matematiği, sayı dizilerini, fraktalları, altın oranı görünce daha doğrusu farkedince şaşırmayacak çocuk yoktur zannımca. ,
Matematikte bazı kelimeleri anlamlandırmak, bazı kuralları öğrenmeye çalışmak cesaret kırıcı olsa da, çocukların oyunla öğrenemeyecekleri hiç bir şey yok. Önce yavaş yavaş öğrenilse de, bir dağa tırmanır gibi nefesimiz bazen tükense de, zamanla öğrenmek daha da kolaylaşacak ve dağın en sonunda muhteşem manzara gözlerimizi kamaştıracaktır.
Zaten çocuklar bir defa zevk aldıklarında peşini bırakmayacak, siz istemeseniz de onlar bu büyülü dünyanın peşini bırakmayacaktır. “İlkokuldaki çocuklara sorun, en sevdiğin ders ne?” diye. Büyük çoğunluğu cevap olarak fen dersini verecektir. Neden mi? Çünkü fen onlara yaşadıkları dünyayı farkettirir, şaşırtır. Peki diğer bilimlerin var olması için bile gerekli olan matematik onlara farkettirmez mi, şaşırtmaz mı? İşte önce bunu onlara göstermeliyiz. Ondan sonra zaten gerisi kendiliğinden gelecektir. Bunu nasıl yapacağınızı söylemeden önce herkesin aklındaki şu malum soruya hemen bir cevap verelim, “Ya çocuğumda matematik zekası yoksa?”
Matematik Zekası Efsaneden İbarettir
Çünkü böyle bir zeka yoktur. Bunu 19.yy. ‘ da keşfeden Alman doktor, alnın bir kısmının altına denk gelen beyin bölümünde çok basit toplamalar yapıldığını, her çocuğun bu konuda aynı yeteneğe sahip olduğunu söylemiştir.
Peki o zaman benim çocuğum neden matematikte bu kadar başarısız?
Bunun çocuğun aile içindeki durumundan, okul yaşantısına kadar ve bizim başarıyı nasıl tanımladığımızla ilgili pek çok sebebi olmakla birlikte, benim aklıma ilk gelen genel kanımdan bahsedeyim.
Öncelikle malesef bizim toplumumuzda, matematik sadece çok zekilerin başarabileceği bir dersmiş gibi görülüyor. Hatta çocuk daha anaokulundayken sürekli bunları duyuyor ve duyuyor. Bu söylemler altında, ne yazık ki okul deneyimi olan öğrenci velileri ve diğer insanlar, kendi tecrübelerine dayanarak öğrencilerine matematiğin zor ve çekinilmesi gereken bir ders olduğunu söyleyip, daha çok çalışmaları için motive etmeye çalıştıklarını sansanlar da, istemeyerek de olsa çocukların kafalarında matematik korkunç bir ders olarak kodlanıyor.
Yanlış motive edilmenin etkisi altındaki öğrenci, öğretmenine karşı ön yargılı davranış yanlışlığı, yaşadığı olumsuzluklar arttıkça da, öğrenci kendini başarısız görüyor ve zamanla bu konuda yeteneğinin olmadığına inanmaya başlıyor.
Bir defa bizim ilk yapmamız gereken matematiğin kesinlikle süper zekâ gerektiren bir şey olmadığına hem kendimizi, hem çocuğumuzu ikna etmemiz. Sorun yaşadığı yerlerde ona yardımcı olmamız ve ünlü fizikçi Einstein ‘ın bile basit matematik işlemlerinde ciddi sorunlar yaşadığı küçük hikayelerden alıntlar yapmamız. Bknz; Google Amca :) Sonra bu ve bundan sonraki yazılarımı takip edip, çocuğunuza matematiği sevdirmeniz :))))
Şaka bir yana, eğer çocuğa matematik küçük yaşlardan itibaren yapılabilir,başarılabilir ve gerekli bir şey olarak gösterilmezse, çocuğumuzun kesinlikle matematiğe karşı bir ön yargısı oluşacaktır ve ister istemez “Çok zor ders, yapamıyorum, olmayacak” gibi düşüncelere kapılacaktır.
Bir de biz anne babalar çok aceleciyiz. Çocuklarımızı kıyaslamamamız gerektiğini hepimiz biliyoruz ama işin içine yazılılar, sınavlar vs.ler girince çocuklarımızı hem kıyaslıyoruz hem de kendi kaygılarımızı onlara bir şekilde yansıtıp “Acaba benim çocuğumun kafası matematiğe çalışmıyor mu ki?” yanılgısına düşüyoruz. Hâlbuki erken öğrenememek kabahat değildir. 6 yaşındaki bir çocuk, sıralama ve sayı uygunluğunu kavrayamaz. Mantıksal olarak sadece tek yönlü olarak düşünür. Çocuklar sayı saymaya 6 yaşında başlar, kütleyi 7 yaşında ve ağırlığı da 9 yaşında algılar. Çocuk, kavramları ve nedenleri ayrı evrelerde ve farklı olarak anlar ve değerlendirir. Her yaşta insan zihninin anlama kapasitesi farklıdır. İşte bütün yanlışlığı burada yapıyoruz. Yaşı büyük olan bir çocuk, yaşı daha küçük olan bir çocuktan sadece daha iyi bilmek, anlamakla kalmıyor, ondan daha farklı düşünebiliyor. Çocuk, kavramları ve nedenleri ayrı evrelerde ve farklı olarak anlar ve değerlendirir. Aynı zamanda, yaşantı zenginliği zihin gelişimini de acayip büyük oranda etkilemektedir. Yani tüm bu söylediklerimizi aynı 6 yaşındaki çocuklar için söyleyemeyiz. Genel olarak çocuklar 1 yaşında yürür dense de, daha geç veya daha erken yürüyenler vardır. Bu da tıpkı onun gibi, bazı çocukların daha 4 yaşındayken 100’e kadar sayıyor olması, sizin çocuğunuzdan daha iyi matematik zekası olduğu için veya sizin çocuğunuzun matematiğe kafası basmadığı için değildir.
Bir de şu var ki, çocuklar en az 10 yaşına kadar somut öğrenirler ama malesef Türkiye’de matematiği çocuklarımız nerdeyse tamamen soyut bir şekilde öğreniyorlar. Matematiği sadece bir ders olarak görmemeleri, matematikle eğlenmeleri ,matematik yapmaları için onlara daha erken çocukluk döneminden itibaren ortamlar hazırlamalıyız. Evet, matematik zekası bir efsaneden ibaret ama bildiğiniz üzere zeka çalıştırıldıkça gelişen bir şey. Siz beyninizi ne kadar çok bir şeyle uğraştırırsanız, beyninizin o bölgedeki sinir uçları daha çok dallanıp budaklanıyor,daha çok sinaps yapıyor ve siz gelişiyorsunuz.
Einstein’ın o meşhur sözüyle bitirelim o zaman bir işi başarmak için yetenek yüzde birse, çalışmak yüzde doksan dokuzdur :)
Matematikle ilgili tüm sorunlarımızın, bir matematik oyunu haline gelmesi dileğiyle, hoşcakalın :)
https://www.kirtkirtla.com/herkes-hakli/