Korkak Tavşan
Adı üstünde korkak bir tavşan ormanın birinde yaşarmış. Küçük bir tıkırtı korkutur, minik bir hareket ürkütürmüş onu. Tir tir titremeye başlarmış hemen. Bu nedenle evden dışarıya çıkamazmış. Bütün gün pencereden dışarıyı seyredermiş.
“ne olurdu” dermiş “dışarısı bu kadar tehlikeli olmasa! Bende dışarıya çıkabilsem, koşup oynayabilsem…” Canı çok sıkılıyormuş. Yaptığı hiçbir şeyden zevk alamıyormuş. Dışarıdan gelen minicik bir ses korkudan yerinden zıplamasına ürkekçe yatağının altına sığınmasına neden oluyormuş. İçi rahat bir şekilde yemek yiyemez, uyku uyuyamaz olmuş.
Çok sıcak bir günde tavşan çok susamış. Susuzluktan bayılacak gibi olmuş. Ne yapacağını bilememiş. Susuzluğunun geçmesini beklemiş ama nafile. Giderek daha fazla susamış. Dereye gidip su içmeye karar vermiş. Önce bir iki tur atmış evin içinde cesaret edemiyormuş bir türlü… Sonra bütün cesaretini toplayarak birazda titreyerek dere kenarına gelmiş. O sırada dere kenarında kurbağalar varmış.
Tavşanı görür görmez kendilerini suya atmışlar. Tavşan bir kez daha korkmuş. Ama daha çabuk kendine gelmiş. Eğilip su içmeye başlamış. Rahatladığını düşünmüş. Sonra etrafına bakınmış şöyle düşünmüş: “artık hiçbir şey beni korkutamaz. Ben çok cesurum. Gürültüden korkmadım üstelik başka hayvanları bile korkuttum.” Kendiyle gurur duymuş. Zıplayarak dönerken sevinçten uçacak gibiymiş. Mutlulukla şöyle bağırmış: “Cesareti olan çıksın karşıma.”