Şehir Faresi ile Tarla Faresi
Şehir faresi arkadaşı tarla faresini her zaman tarlaya giderek ziyaret edermiş. Onu konuk olup her gün beraberce yemeklerini yerlermiş.
Bir gün şehir faresi, arkadaşı tarla faresini yaşadığı şehre davet etmiş. Şehir faresi o kadar çok ısrar etmiş ki sonunda şehir hayatını pek sevmeyen yoksul tarla faresi; “Davete icabet etmek gerekir, gidip şu arkadaşımın evini ziyaret edeyim.” diyerek yola koyulmuş. Tarla faresi yolculuğunu tamamlayıp da şehir faresinin yaşadığı eve ulaşınca gözlerine inanamamış. “Aman Allah’ım bu ne büyük bir zenginlik böyle.” diyerek hayretini gizleyememiş.
İçeri girince daha bir etkilenmiş gördüklerinden,hele o ziyafet sofrasını görünce dili tutulmuş. Bir tek kuş sütü eksikmiş sofrada.Güzel yemekler çeşit çeşit peynirler ve akla gelebilecek her yiyecek onları bekliyormuş.
Şehir faresi bu aziz misafirini baş köşeye oturtmuş. Tam yemeğe başlayacaklarmış ki, bir gürültü kopmuş. Az sonra bu büyük evin, büyük kedisi içeri girmiş . Şehir faresi hemen kaçıp saklanmış. Bunu gören tarla faresi de saklanmış. Salına salına ortalığı kolaçan eden kedi bir süre sonra gitmiş.
Yeniden masaya oturmuşlar tekrar bir gürültü kopmuş. Bu defa eve gelen evin hanımı imiş. Neyseki hemen saklanan fareleri görmemiş ama fareler çok korkmuş. Şehir faresi; ” Tehlike geçti şimdi yemeğimizi yiyebiliriz .“ diyerek arkadaşı tarla faresini sofraya davet etmiş ama tarla faresi sofraya oturmadan kapının yolunu tutmuş .”
“Bu kadar korku yeter.” demiş. “ Benim evim zengin değil ama korkusuzca ve özgürce yaşıyorum orada. Her an korku içinde zengin yaşamaktansa ,kendi evimde özgür yaşamayı tercih ederim.”
Böylece tarla faresi geldiği gibi yaşadığı yoksul topraklara geri dönmüş, mutlu mesut yaşamaya devam etmiş.
Bir daha da kente hiç inmemiş.